Bilinmezlik

Hayatım durma noktasına gelmişti sanki nefes alabiliyor, yiyebiliyor, içebiliyor, uyuyabiliyordum. Bunları yapmamak zaten elimde olan bir şey değildi. Ama yaşamıyordum, çünkü gerçekleştirmeyi mantıklı bulabileceğim hiçbir arzum yoktu. Bir şeyi arzu ettiğim takdirde peşinen biliyordum ki, bu arzumu tatmin edeyim ya da etmeyim, sonuçta bundan hiçbir şey çıkmayacaktı. Şayet bir peri gelip bana arzularımı gerçekleştirmeyi teklif edecek olsa, ben ne isteyeceğimi bilmiyordum. Sarhoşluk anlarında bir arzu değil, ama eski arzularımdan kalma bir alışkanlık gibi bir şey hissetsem de, ayık olduğum anlarda bunun bir vehimden ibaret olduğunu ve gerçekte arzu edilecek hiçbir şeyin olmadığım bilirdim. Hakikati bile bilmeyi arzu etmiyordum, çünkü hakikatin içeriğini tahmin edebiliyordum. Hakikat hayatın anlamsız olduğuydu. Sanki yaşayacağım kadar yaşamış, yürüyeceğim kadar yol yürümüştüm de bir uçurumun kenarına gelmiştim, önümde yok oluştan başka hiçbir şeyin olmadığını apaçık bir şekilde göre biliyordum. Durmam imkansızdı, geri dönmem imkansızdı, gözlerimi kapamam ya da önümde ıstıraptan ve ölüm gerçeğinden tamamen yok oluştan başka hiçbir şeyin olmadığını görmezden gelmem imkansızdı

Bu rahatsızlık öyle bir raddeye varmıştı ki sağlıklı, talihli bir adam olan ben, daha fazla yaşayacak gücü kendimde bulamıyordum; karşı koyamadığım bir güç şu ya da bu şekilde beni bu hayattan kurtulmaya zorluyordu. Kendimi öldürmeyi arzuladığımı söyleyemem. Beni hayatın uzaklarına sürükleyen şey basit bir arzudan daha güçlü, daha esası, ve daha büyük bir şeydi. Bu şey eski yaşama çabama benzeyen, ama onun tam zıddı bir güçtü. Bütün gücümle hayattan kopuyordum. Öz yıkım düşüncesi şimdi bana hayatımı güzelleştirmeye yönelik eski düşüncelerim kadar doğal geliyordu. İşin baştan çıkarıcı tarafı ise bu düşünceyi yaşama geçirmekte acele davranmamak için kendi kendimi kandırmak zorunda oluşumdu. Acele hareket etmek istemiyordum, çünkü sorunu çözmek için her türlü çabayı göstermek istiyordum. “Sorunlarımı şimdi çözüme kavuşturamasam da ileride bunun için vaktim hep olacak.”

Arkadaş..

Bir kıvılcım düşer önce,
Büyür yavaş yavaş,
Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş…
Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş,
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş…
Ortak olmak her sevince, her derde kedere,
Ve yürümek ömürboyu,
Beraberce el ele…
Olmasın hiç,
O ta içten gülen gözlerde yaş,
bir gün yollarımız ayrılsa bile arkadaş…